28 Ağustos 2013

KENDİNE AŞIRI HAYRAN OLMA! NARSİSİSTİK KİŞİLİK BOZUKLUĞU


Çok güzel bir peri kızı olan Eko, avlanmakta olan Narkissos adlı avcıyı görür. Bu avcı çok yakışıklıdır. Eko bu avcıya ilk görüşte aşık olur. Ancak, Narkissos bu sevgiye karşılık vermez. Eko, kara sevda yüzünden  günden güne erir ve ölür. Olimpos dağında yaşayan tanrılar bu duruma çok kızar ve Narkissos’su cezalandırmaya karar verirler. Bir gün av dönüşü bitkin halde su içmek için göle eğildiğinde suda yansıyan kendi yüzünü görür ve adeta büyülenir. Kendine aşık olmuştur.  Eko gibi Narkissos’da  günden güne erir  ve orada  kendini seyrederek ölür. Yunan mitolojisindeki diğer bir kaynağa göre de Narkissos  göl kenarında kendi yansımasına aşık olup, bu görüntüye sarılmaya çalışırken boğulur.
Yukarıda  anlatılan öyküde de bazı özelliklerini gördüğümüz  Narsisizm;  kişinin kendisi ile ilgili hissettiği değerlilik, benzersizlik, üstünlük duygularıdır. Bu durum aynı zamanda psikolojik doyum da yaratan bir durumdur. Her insanın kişiliğinde hem olumlu, hem de olumsuz yönler bir arada bulunur. Bu durum normaldir. Kişi, içindeki olumlu parçayı yine kendi içinde bulunan kişisel zaaflar ve olumsuzluklarla  yüzleştirerek bütünleştirebildiği takdirde, sağlıklı ve normal bireyden bahsedebiliriz.
Diğer bir deyişle; bir tarafta psikolojik bir gereksinim olarak hemen her insanda var olan kendini sevme, diğer uçta ise diğer insanlarla ilişkilerini sabote eden/zarar veren kendini sevme vardır. Benliğe duyulan ilgi ve verilen önemin tedavi gerektirecek kadar çoğalması, patolojik narsisizmi ortaya çıkarır.Tipik bir narsist ile kendine güveni (özsaygısı) yüksek olan kişi arasındaki fark; özsaygısı yüksek kişi yaşadığı ilişkilere değer verir. Fakat narsist, şişirilmiş egosu yüzünden ilişkilere değer vermez dolayısıyla, derin ve anlamlı ilişkiler kuramaz. Bir uçta normal, bir uçta patoloji vardır.
Günümüzde narsisizmi herkesin kabul edeceği bir biçimde tanımlamak çok da kolay değildir. Yazılarımda sık sık vurgu yaptığım 21.yy yaşantısı ve onun getirdikleri bu yazı içinde geçerli. Çünkü geçmişle kıyaslandığında patolojilerin artmasının önemli nedenlerinden biri günümüz yaşantılarıdır. Günümüzde filmler, tv programları, reklamlar, magazin dergileri vs aracılığıyla yaratılan imajlar; insanlara peri masalı vadeden gerçekle alakası olmayan tipler, tiplemeler, ilişkiler. İnsanları güzel, kusursuz, başarılı, her şeyde en iyisi, birinci ve rekabetçi olmaya adeta itmektedir. Batı kültürünün etkisi altındaki günümüz yaşam biçimlerine neredeyse belli kesimlerde bir teslimiyet söz konusu. Ailenin mutluluğunu merkez almak yerine çocuğun mutluluğunu merkeze yerleştiren tutumlar bencil bireylerin artmasına yol açmaktadır. Çocuklar ebeveynleri tarafından, her şeye hakkı olan, her şeyin en iyisine layık, en zeki, en güzel/yakışıklı denilerek abartılı bir kendini beğenmişlik duygusu içinde büyütülüyor.  Örneğin'' akaşam hangi yemeği istersin yada bu hafta sonu için nasıl bir program hazırlayalım prens/prenses'' diyalogları fazla tanıdık deği mi? Eskiden böyle sorular sorulmazdı. Sofraya oturulur eğer çocuk yemekten şikayet ederse ebeveynler hemen uyarırlardı. Bu çocuklar ego şişmesi ile gerçek hayata girdiğinde de bocalıyor, travma yaşıyor.  Bunların sebep olduğu yabancılaşma, umutsuzluk, hayattan zevk alamama, yalnızlık gibi duygularla baş edebilmek için pırıltılı ve yalan bir dünya yaratılmaya çalışılıyor. Bu dünyanın peşinde koşmanın sonucu yaşanan öfke ve işe yaramazlık insanı bir kısır döngü içine sokuyor. Bütün bu yaşantılardan ortaya çıkan insan daha ben merkezci oluyor başkalarına karşı özveride bulunmayı düşünemeyen, sürekli kendisi ile ilgilenen, sığ düşüncelere sahip,  değerlerden yoksun, yüzeysel ilişkilerle hayatlarını sürdüren bireyler olarak karşımıza çıkıyorlar.

Dolayısıyla başta da söylediğimiz gibi normal narsisizm ile patolojik narsisizm arasında ayırım yapmak bütün bu sebeplerden çok da kolay olmayabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder