Obsesif-Kompulsif
Bozukluk(OKB), günlük dilde bilinen adıyla "Takıntılar", yetişkin
bozukluğu gibi düşünülse de, çocuk ve
ergenlerde de görülebilen bir bozukluktur. Aileler bazen çocukların takıntılarını
"inatlaşma" gibi gördüklerinden bu durumun farkedilmesi ergenlik ya
da yetişkinlik dönemine kadar uzayabilmektedir. Obsesyon yani takıntı;
sürekli akla gelen, doğru olmasa bile insanın düşünmekten kendini alamadığı
düşünceler olarak tanınmalanabilir. Kompulsiyon ise; kafadaki takıntılı
düşünceleri uzaklaştırmak için yapılan törensel davranış demektir.
Takıntılar,
günlük yaşamın işleyişini bozan, hem aile hem de çocuğun yaşam kalitesini
düşüren bir bozukluktur. Yetişkin bireyler takıntılarının farkında iken, çocuk
bu durumun farkında değildir. Yetişkin
''yaptığımın saçma olduğunu biliyorum ama yine de yapmaktan kendimi
alamıyorum'' derken; Çocuğa, neden böyle yapıyorsun diye sorulduğu zaman;
''İçimden bir ses öyle diyor'' cevabını verebilir.
Çocuklarda sık görülen takıntılardan bazıları:
ñ Mikrop
kapacağı, pislik bulaşacağı korkusu
ñ Aile
bireylerinin hastalanacakları, ölecekleri, ya da ''başlarına kötü bir şey
geleceği'' korkusu
ñ Düzen,
simetri ve kusursuzluk ihtiyacı
ñ Hata
yapacağı korkusu
ñ Sürekli
kontrol ihtiyacı
ñ Masada
hep aynı sandalyeye oturmak
ñ Sürekli
aynı kıyafeti giymeyi istemek
Bu
takıntılardan uzaklaşmak için yapılan bazı törensel davranışlar ise;
ñ Tekrar
tekrar el yıkama ya da çok uzun süre banyoda kalma
ñ Anne
ya da babasından sürekli onay istemek (''Anne öyle olmaz değil mi? diye tekrar
tekrar sormak)
ñ Ders
kitabının çantasında olup olmadığını sürekli kontrol etmek
ñ İçinden
ve ya yüksek sesle sayı saymak
ñ Belirli
sözcükleri, cümleleri sürekli tekrar etmek
Sözü edilen
bu ve benzeri durumları çocuğunuzda gözlemliyorsanız, mutlaka profesyonel
destek almanız gerekmektedir. Çocuğun doğumundan itibaren büyümesi ve gelişimi
merdiven basamakları gibidir. Bu merdivenin her basamağının farklı işlevi
vardır ve her basamak kendi içinde değerlendirilir. Yaşamının her döneminde
farklı alışkanlıklar ve davranışlar sergilendiği düşünülürse, bir davranışın
gelişimin bir parçası mı, yoksa bir soruna mı işaret ediyor bunun ayrımını
yapmak önemlidir. Çocuğun ''inat'' ya da ''şımarıklık'' yaptığını ve olayları abarttığını
düşünüp bundan dolayı çocuğa katı davranmak soruna çözüm olmayacaktır. Ayrıca
sorunu görmezden gelmek, geçiştirmek ya da çocuğun takıntılı davranışlarını
pekiştirici yaklaşımlarda bulunmak da bir fayda sağlamayacaktır. Bunun yerine,
çocuğun davranışlarını dikkatli bir şekilde gözlemlemek, hangi ortamlarda
çocuğun takıntılı davranışlar sergilediğine (aile içinde huzursuzluk olduğunda,
okulda bir problem yaşadığında vb.) bakmak, olumlu bir yaklaşım olacaktır.
Çocuğun kaygılandığı durumları bilmek, çözüm için önemlidir.
Takıntılı
davranışlar, büyük zaman ve enerji kaybına sebep olmaktadır. Aile bireyleri
arasındaki ilişkiler zarar görebilmektedir. Basit bir ödev yapmak, çocuğun
takıntılı davranışlarından dolayı uzun saatler sürebilmektedir. Bu durum çocuk
ve aile için zorlayıcıdır. Okula gitmeden önce, sürekli çantasındaki defter ve
kitapları kontrol eden çocuk okula geç kalabilir. Ayrıca takıntılı davranışlar
çocuğun aşırı düşünmesine sebep olduğundan, dikkat dağınıklığına, bu da okulda
akademik başarısızlığa neden olmaktadır.
Aile bütün
olarak incelendiğinde, bazen anne ya da babada, bazen de her iki ebeveynde
temizlik ve titizlik ile ilgili davranışlar
çocuk tarafından benimsenip, taklit yoluyla öğrenilebilmektedir. Bunun yanında, örneğin annenin okuldan yeni
gelmiş çocuğuna ''Merhaba, günün nasıl geçti?'' demeden, panik halinde;
''Ellerini yıkadın mı? ''Sakın pis ellerinle buzdolabının kapağını açma'',
''Ayakkabılarını paspasın üstünde çıkar'' demesi de, çocuğun bu konuda
hassaslaşmasına neden olabilmektedir.
Çocuğunuzda
böyle bir durum farkettiğinizde geç kalmadan
uzman desteği almanız gerekmektedir. Bireysel terapi, gerekli ise aile
terapisi bir arada, uzun sürebilen ve sabır gerektiren bir süreçtir. Terapilere
devam etmemek, eğer çocuk ve ergen psikiyatristinin verdiği bir ilaç var ise
bunu tekrar danışmadan kesmek, bu bozukluğun tekrarlamasına sebep olabilir.
Öncelikle durumu kabul etmek, çocuğun takıntılarını bastırmaya çalışmak yerine
çocuğa destek olmak, bu bozukluğu çocuğun kusuruymuş gibi görmemek önemlidir.
Ailenin çocuğa vereceği destek ve terapi sürecini aksatmamak, sorunun çözümü için oldukça önemlidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder