16 Ağustos 2014

ERGEN VE EBEVEYN İLETİŞİMİ



Ergenlik, çocukluktan yetişkinliğe uzanan bir geçiş dönemi olarak tanımlanmaktadır. Bir yandan çocukluktan çıkış, bir yandan da yetişkin gibi davranmaya çalışmanın ilk evresi olarak düşünüldüğünde bu yeni döneme uyum sağlamakta sıkıntılar yaşanmasını doğal karşılamak, problemlerle başa çıkmada hem ergen hem de aile için işleri kolaylaştırıcı olacaktır.


Ergenlik bedensel, ruhsal ve toplumsal dönüşümü içerir. Ergen büyür, değişir ve başkalaşır. Hormonal değişikliklere, yeni bedene alışmaya çalışma ergeni kimi zaman hırçınlaştırabilir. Duygularda ani değişikliklerin ve stresin yoğun olduğu bu dönemde bazı davranışları yaşının altında görüldüğünde ‘‘sen çocuk musun’’ diye uyarılır, bazen de ‘‘bu iş için yaşın daha çok küçük’’ diye eleştirilir. Bu yüzden ergen, içinde bulunduğu dönemin karmaşıklığı ile ruhsal sıkıntılar yaşayabilir.
 Ebeveynler bu dönemde kimi zaman nasıl davranacakları konusunda çelişkiye düşebilirler. Aslında her birey kendi ergenlik döneminde yaşadığı sıkıntıları hatırlayabilirse yetişkinliğe geçişin ilk adımları çok daha sağlıklı olabilir. Kendimizi ergenin yerine koymak, onun yaşadığı mutlulukları ve üzüntüleri paylaşmak, bunu yaparken ağır eleştirilerde bulunmak yerine, mümkünse kendi yaşantımızdan da örnek vererek yaşadığı sıkıntıların geçici olduğunu, zamanla olaylar karşısında vereceği tepkilerin olması gerektiği gibi olacağını söylemek ergeni davranışları konusunda bilinçlendirirken, özgüveninin de gelişmesine katkı sağlayacaktır. Özgüven geliştikçe de yaptıklarının sorumluluğunu almayı, kendini ifade etmeyi ve sosyal ilişkilerini sağlıklı yürütebilmeyi öğrenecektir.

Günümüzde çalışma ve aile hayatının insanlar üzerinde baskı unsuru oluşturduğunu, bu nedenle ebeveynlerin ergenlere karşı toleransının da azaldığını gözlemlemekteyiz. Bu durum da, sık sık ebeveyn ergen çatışmalarına neden olmaktadır. Ergenliğin bitişi ülkeden ülkeye, kültürden kültüre farklılıklar göstermektedir. Ülkemizde üniversiteyi bitirmiş bir bireyin 21 yaşında olduğunu düşünürsek, işe başlaması ve o işe uyum sağlaması, sosyal ilişkilerinin tam anlamıyla oturması, aşağı yukarı 24 yaşını bulabilir. Ebeveynler kendi ergenliklerinin bu kadar uzun sürmediğini dile getirebilir ama gelişen dünyada bireylerin, ailelerinin desteğini eskisinden daha fazla aldıkları ve ‘‘hayata atılmanın’’ ertelendiği görülmektedir. Hayata geç atılmak, belirli sorumlulukları geç edinmek ergenliğin bitişini uzatan önemli bir faktördür.

Ergenlikte kimlik kazanmanın önemi nedir?
Ergenlikte kimlik kazanmanın en kritik noktalardan biri olduğunu belirtmekte fayda vardır. Bu dönemde ergen ben kimim? Ne istiyorum? Hayattan beklentilerim neler? gibi soruları kendi kendine sormaya başlar. Bunu dile getirmez ama görüntüsünde değişiklikler yapma eğilimine girer, ebeveynleriyle sözlü çatışmalar yaşar. Kendince aile içinde ve toplumda bir yer edinme çabası başlar. ‘‘Benim de bir fikrim var ve bu fikir en doğrusu’’ çıkışında bulunabilir ve bu çıkışlar  zaman zaman ebeveynleri zorlayıcı olabilir. Böyle bir durumda ergeni ses tonu konusunda uyarıp, savunduğu fikirleri dinlemek onu sakinleştirici olacaktır.  Bu noktada önemli olan iletişimin nasıl kurulduğudur.

Ergenle sağlıklı iletişim kurmanın yolları nelerdir?
İletişim karşılıklı olarak birbirini dinlemeyi ve anlamayı gerektirir. Bu dinleme aktif olmalıdır. Göz teması kurmak, başka işlerle ilgilenmemek, karşı taraf konuşurken araya girmemek çok önemlidir. Sadece kulağımızla değil, tüm varlığımızla karşımızdakini dinlediğimiz zaman iletişim sağlıklı olur. Biri konuşurken diğer tarafın dikkatle ne söylediğini anlamalı, fikirleri onaylamasak da saygı göstermeli, devamında da kendi fikirlerimizi belirtmemiz insanların birbirlerinin düşünceleri hakkında bilgi sahibi olmasının en sağlıklı şeklidir.
Dinlerken sözü kesmek, vereceğiniz cevabı önceden hazırlamak yerine sonuna kadar bekleyip, düşüncenizi karşı tarafa aktarmak faydalı olacaktır. Bu noktada kullandığımız dile de önem vermek gerekmektedir. Örneğin sergilediği bir davranışla ilgili konuşuyor iken, ‘‘beni üzüyorsun’’ demek yerine ‘‘ben üzüldüm’’ derseniz onu eleştirmemiş olursunuz. Hatırlatmakta fayda vardır ki, eleştiri direnci körükleyebilir ve eleştirilen ergen agresif tutumlar sergileyebilir.

Ergenin sağlıklı bir birey olarak yetişmesinde ailenin katkısı nasıl olmalıdır?
Aile ve ergen birbirlerini tamamlayan unsurlardır. Sağlıklı bireyler sağlıklı ve huzurlu aile ortamında yetişirler. Anne ve baba bu dönemde ergenle birlikte yemeğe çıkmak, sohbet etmek, hafta sonu bir etkinlik gerçekleştirmek için can atarken, ergen bu girişimlere olumsuz cevaplar verebilir. Arkadaşlık ilişkilerinin ön planda olduğu bu dönemde ergen daha çok arkadaşlarıyla internet üzerinden konuşmayı, oyun oynamayı, dışarıda buluşup birlikte yemek yemeyi, saatler boyu süren telefon konuşmaları yapmayı daha eğlenceli bulur. Anne baba ile gezecek yaşı geçtiğini, artık birey olduğunu, onun da ayrı bir çevresi olması gerektiğini düşünür ve bu konuyla ilgili zorlandığı zaman aşırı tepkiler verebilir. Bu noktada çocuğunuzla bağları koparmak yerine anlaşma yolunu tercih edebilirsiniz. Haftanın belirli günlerinin belirli saatlerinde ortak faaliyetlerde bulunup, belirli zamanlarda da arkadaşlarıyla iletişim halinde olmasını desteklerseniz onu olumlu yönlendirmiş olursunuz. Çok tepki gösteriyor diye tamamen serbest bırakmak iyi bir yol olmayacaktır. Plan yapmayı ve kurallara uymayı öğrenmesiyle, toplum içinde nasıl davranması gerektiğinin eğitimini aile içerisinde aldığı zaman birey sağlıklı yetişir. Kontrolcü, baskıcı ya da aşırı özgürlükçü tutumlardan uzak durmak ergenin geleceği için anahtar noktalardan biridir. Hayatının kontrolünü bir yandan kendisine bırakırken, anne baba olarak farkına vardırmadan davranışlarını, arkadaşlık ilişkilerini, akademik durumunu gözden geçirmek, gerekli yerlerde müdahale etmek faydalı olacaktır.

Ergenlik döneminin sorunlu geçtiğini düşünen ebeveynler ne yapmalı?
Ergenlik döneminde en sık gözlemlenen davranışlar her söylenene itiraz etme, kurallara uyum sağlamada sıkıntı yaşama, ani duygu değişimleri, başlanılan bir işi devam ettirmeme, akademik başarıda düşüş, öz bakımı (diş fırçalama, banyo, tırnak kesme vb.) aksatma olarak sıralanabilir.

Ergenliğin bir geçiş dönemi olduğunu hatırlatıp, bazı çocukların bu yeni duruma uyum sağlamasının beklenenin üzerinde sancılı olabileceğini söyleyebiliriz. Akademik başarıda ani düşüş ve toparlanmada sıkıntı, akranlarıyla sorunlar, yeni bedeninden dolayı kendini mutsuz hissetme, yeme problemleri, özgüven problemleri, ebeveynle iletişimin kopması gibi haller yaşandığında profesyonel destek gerekebilir.


Ebeveynlere birkaç tavsiye:

  • Aile içinde karar almada ve bu kararları uygulama sırasında katılımına izin verin
  • Herhangi bir konuda fikrini söylemesi için teşvik edici olun
  • Bana yalan söyleme demek yerine, bana doğruyu söyle demeyi tercih edin
  • Tutarlı olun. Yerine getiremeyeceğiniz şeyler için söz vermeyin.
  • Televizyon ve internet kullanımı konusunda çocuğunuzu uyarırken, kendi televizyon ve internet kullanımınızı gözden geçirin.
Arka arkaya uzun cümleler kurmak yerine, kısa cümlelerle iletişimi sağlayın. Bu sayede vermek istediğiniz mesaj anlaşılacaktır. Unutmayın ki, sürekli tekrarladığınız cümleler sizin ‘‘söylenen’’ ebeveyn olmanızdan öteye gitmeyecektir.                                                                                                          




                                              
                                                                                           


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder