2 Ocak 2016

İlişki Evreleri


Aşkın ömrü ne kadardır, kadın mı aldatır, erkek mi ya da kadınlar veya erkekler neden aldatır konuları çerçevesinde yazılan kitaplar, sorulan sorular, kadınların ve erkeklerin kendi çevrelerinde sıkça yanıtı aradığı ya da yakındığı meselelerdir. Bu meselelerin zihinleri bu kadar meşgul etmesinin temel nedeni; çift olmak ya da evliliğin insan canlısının yaşamını, soyunu devam ettirmesi ile ilgili temel ihtiyacı olmasından.  Yani bu konunun bu denli gündemde oluşu sadece popüler oluşundan değil, kişilerin temel varoluşsal arayışına yanıt bulma ihtiyacındandır.

Elbette değişen yaşam koşulları, yeni çağın sağladığı birçok kolaylık ve avantajın yanı sıra, kadının sosyal hayattaki rolünün artışı, toplumların sistemlerindeki değişim(mahalle, 
kahve kültürü olan, birbirini tanımanın doğal olduğu dönemden, aynı apartmanda yan komşunun tanınmadığı, iş yoğunluğundan arkadaşlar ile bile görüşülemediği ve insanların yalnızlığı ve dertlerine çare arayışlarının çözümünün uzmanlar olduğu bir döneme geçiş), kişilerin yakın ilişkilerinde de nerede duracakları, ne ile yetinecekleri, neyin kendileri için doğru olduğu gibi birçok parametrenin değişimine sebep oldu.  Elbette bu hızlı değişime toplum, kültür ve bireylerin adaptasyonu pek kolay olamıyor.  Bu sebeple de birçok yeni dert ve  çözüm arayışı gündeme geliyor.

Eskiden kahve kültürü, komşuluk vardı şimdi ise uzmanlar derken aslında şunu söylemek istedim.  İnsanlar eskinden yaşadıkları sıkıntıyla, bir arada olabilmenin ya da başkaları ile dertlerin kahve veya sohbet ortamında paylaşıldığında, aynı sorunların, sıkıntılı evrelerin benzer zamanlarda, başka kapılar ardında da aynen yaşandığını duyma şansına sahipti.  Aslında bu paylaşım, hem kadın hem de erkekler için önleyici ruhsal sağlık ya da önleyici çift terapisi hizmeti sağlıyordu.  Çünkü hem kadın hem de erkekler, sıkıntılarını paylaşıp rahatlıyor, bu sıkıntının tıpkı bir bebeğin büyüme süreci gibi çift olma durumu için de belirli evrelerin olduğunu anlamalarına; yani yaşananların doğal oluğunu anlamalarına yarıyordu. Hatta bu durumun nasıl atlatıldığı ile ilgili çözüm önerileri de alabiliyorlardı.  Ebette bu paylaşım sürecinin sağaltıcı etkisi, doğal oluşundandı. Şimdi ise değişen yaşam koşulları ile insanlar yalnızlaşmakta, bu ortam yaratılmaya çalışılsa dahi doğal oluşunu kaybettiğinden dertlere çözüm bulmak zorlaşmaktadır. 

‘Gelelim kim kimi ne zaman neden aldatır’ a?
Öncelikle aşk, sevgi ya da evliliğin ömrünün biçilebileceğini düşünmüyorum.  Kişilerin karşılıklı yaşadıkları duygu durumu zamana ve bireylerin bireysel değişim ve gelişimlerine bağlı olarak evrilmektedir.  Ancak bu evrilme, bir önceki aşamanın daha iyi ya da bir sonrakinin daha kötü olduğunu göstermez.  Zaten ilişki içinde yaşanan problem de budur; değişime direnç! Değişim kaçınılmaz ve doğaldır.  Ne zaman ki değişime direnç göstermeye ya da değişimi durdurmaya çalışır kişiler o zaman hem kendilerine hem de ilişkilerine zarar vermeye başlarlar.  Bu tıpkı bebeklikten çocukluğa, çocukluktan ergenliğe geçişi durdurmaya ve bu evrelerden birinin diğerine göre daha iyi ya da daha kötü olduğunu söylemeye benzer.

Peki ilişkinin bebeklik, çocukluk ve ergenliğe geçişi kaç yaşında olur?
İlişkilerde üç önemli (kritik) zaman aralığı yaklaşık olarak ilişkinin 1.5. yılı, 4.5. yılı ve 10. yılıdır.
İlk 1.5 yıl da çiftler yoğun bir aynılaştırma çabası içindedirler.  Yani her iki taraf bir diğerini kendine benzetmeye çalışır.  Bu doğal bir süreçtir ve aslında sağlıklıdır da.  Örnek verecek olursak; Bir kadın ve erkek evlenirler, kadın sebze erkek ise et sevmektedir.  Kadın tiyatro erkek ise sinemaya gitmekten hoşlanmaktadır.  Kadın erkeğe, etin yanında sebze yedirmek, erkek ise karısını cumartesi akşamları şık bir ‘et’ restoranına götürmek ister.  Cumartesi akşamları tiyatroya bilet alan kadına karşılık, pazar öğleden sonra da erkek yeni gelen
macera filmine bilet alır.... İşte bu doğal ve sağlıklı olan aynılaştırma çabasıdır....  Bu evrede, bu çaba karşısında direnci çok yüksek olan bir taraf veya taraflar var ise çift aynılaşamaz yani ortak zevkler, alanlar ve beraber keyifle gerçekleştirilecek ritüeller yaratamaz ise ya ayrılma/boşanma gerçekleşir ya da ilişkiye, duygusal olarak kopuk olarak devam edilir.  Bu olasılıkta, ilişkinin ikinci kritik evresinde kopuş yaşanma olasılığı yükselir.

1.5 yılı yani yoğun aynılaştırma çabasını başarı ile atlatmış ve ortak müşterekte buluşmuş çift bu seferde yoğun bir farklılaşma çabası içine girerler.  Farklılaşma çabası, kişinin kendi için yaptığı, keyif aldığı etkinlikler, ilgi alanları gibi örneklendirilebilir.  Bu dönemde ilişkinin yaklaşık 2.5. yılından sonra gerçekleşir.  Dolayısı ile bu zaman dilimi oldukça kritiktir.  Çiftler birey olarak kendilerini ve ilişkilerini bütün kılma arayışına başlarlar.  Aksi takdirde kopuş yaşanabilir.  Bu evrede çıkan problemlere örnek; tarafların, birbirinin normal ve sağlıklı olan farklılaşma çabasını görmemeleri ve diğerine yapışarak, sıkması, yaşam alanı bırakmaması.  (Arkadaşları ile hafta sonu ormana koşuya erkek, erkeğe gitmek isteyen adama, ‘Bir pazarımız var onu da bensiz geçiriyorsun!’ diye söylenen, bu sebeple küsen ya da ormana onlarla gitmek isteyen kadın).  Burada farklılaşmak ve kendine özel alan yaratmak isteyen adamın ihtiyacı görülmemektedir.  Bu çift terapiye geldiğinde birbirleri için ‘Eşim beni hiç anlamıyor!’ derler.  Aynı örnek kadın ve erkeğin rollerini değiştiğinde de yaşanmaktadır.

Yaklaşık olarak 1-2.5 yıl arasında  çift çocuk sahibi olurlar.  Gebelik, kadının ruhsal ve fiziksel değişimi, erkeğinin bu evrede kadına karşı tutumu, ilişkilerinin yakınlığı, anne-baba olmak dışında paylaşım ve hissiyatlarının oluşu ya da olmayışı, doğum, kadının anneliği, adamın babalığı ve kadın ve adamın anne-baba olma haricinde çift olma becerilerini kaybetmiş olma veya olmama durumu ilişkinin ikinci kritik döneminin nasıl atlatılacağı adına belirleyicidir.    Gebelik ve doğum sonrası ilişkinin sağlıklı ve hızlı toparlanması için adamın yoğun aynılaştırma çabasının devam etmesi, kadını hızla annelikten, eş ve kadın oluşa çekmesi gereklidir.  Elbette kadında sadece çocuğa yapışma, sadece anne olma, ruhsal ve fiziksel olarak erkeğine yaklaşma adına gayret göstermelidir.  Çocuğa yapışma, çift olarak ritüellerine, çocuk sebebi ile devam etmeyen, kendine, ilişkisine ve erkeğine eskisi gibi özen gösterme      halinin erkeğin de eşini kendine çekmesi, eskisi gibi hayatlarına devam etmeleri adına eşini motive etmemesi ilişkinin kopmasına neden olabilir. 
Her bir evre sonunda ‘ilişkinin kopması’ ndan kasıt; boşanma, ilişkiye devam etme ancak çiftin duygusal olarak ayrılık yaşamasıdır.  Bu duygusal ayrılık yaşama sürecinde taraflar alternatif ilişki arayışında olabilirler.  İşte ilişkilerin ömrü ya da neden aldatırlar sorularına aslında belki de bu pencereden bakmak gerekir.  İlişkinin belli evreleri, bu evrelerin olası sıkıntıları ve sıkıntıların doğal yolla çözülememe durumunda da ortaya çıkan ‘tatsız durum’ lar vardır. 

Son kritik evreye gelecek olursak, ilişkinin yaklaşık olarak 10. yılına bakmamız gerekir.  Burada eğer çocuk varsa çocukların okul dönemi başlamıştır ve bireyler kendi hayatlarında bir 10 yılı daha devirmişlerdir.  Bu evrede yaşanabilecek sıkıntı nedenleri 1) çocukların okula başlaması ile aile sistemi içerisine giren yeni parametreler ve çiftin bu yeni parametrelere uyum sağlama, karşılıklı destek olma ve aynılaşma çabalarını bu yeni koşturmalar sebebi ile kaybetme, birbirlerinden uzaklaşma ve yabancılaşmaları. 2) kişinin yeni bir yaş dilimine girmesi ile yaşadığı düşünsel ve fiziksel değişimler, olgunlaşmanın getirdiği güç, iş hayatındaki tecrübenin getirdiği başarı ve kazanç artışı.  Bu iki olasılıkta da çift eğer  ortak ritüellere sahip, bir o kadar da kendileri için alan ve zaman ayıran, kadının da erkeğin de tek meseleleri çocuk değil ise bu kritik evre de sağlıklı bir şekilde atlatılmaktadır.

Özetleyecek olursak, ilişkilerde yaşanan ilgi ve yakınlığa dair yoğunluk iniş çıkışları ya da alternatif ilişki arayışları tek bir taraf ile ilgili değil, tarafların içinde bulunduğu, bilinçsiz ve iç güdüsel olarak kurguladıkları sistem ile ilgilidir....







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder