Dönem sonu
yaklaşıyor. Gelecek notlar ile ilgili
çocuklar kadar ebeveynleri de bir o kadar heyecanlı. Çocuklar biraz akranları ile rekabet, biraz
da anne-babaya karşı mahcubiyet ile gurur duyma arasında gidip gelir iken, anne
babalar çocuklarının geleceği ve kuvvetle ihtimal, çocukları hakkındaki hayal
ve hedefleri doğrultusunda, büyük bir heyecan ile bekliyorlar karne gününü.
Peki o
‘büyük’ gün geldiğinde ne yapmalı, nasıl tepki vermeli?
Yüksek notlar
ödüllendirilmeli, düşük notlar ise cezalandırılmalı mı? Yoksa iyi notlar için
sevinç, kötü notlar için hüzün rüzgarları mı esmeli ev içerisinde? Ya da her iki olasılık için de en sağlıklı
olan tepkisizlik mi?
Verilebilecek
tepkiler üzerinde durmadan evvel, olaylar karşısında anne-baba tepkisinin
çocukların benlik algıları ve özgüven gelişimlerini doğrudan etkilediği
bilgisini paylamak isterim.
Karne,
öğrencilere dönem sonlarında okul yönetimi tarafından verilen ve her dersin
başarı durumu ile devam, sağlık, yetenek ve genel gidiş durumlarını gösteren
belgedir. Beklenen, hayal edilen performansın altında bir başarı ortalaması ile
gelen karneye anne-babalar ‘Neden zayıf getirdin?’, ‘Hiç çalışmadın, işte sonuç
bu!’ gibi tepkiler verebilmekteler. Bu
ve benzeri tepkiler akademik başarıyı elde etmekte ve belki de kimi alanlarda
yeni bilgileri edinmekte olan çocuklar için öz güven kaybı ve olumsuz benlik
algısının oluşmasına yol açmaktadır. Askında karşılaşılan durum, kötü/zayıf
notlardan ziyade okul başarısızlığı olarak adlandırılabilir.
Her şeyden
önce başarı kavramını açıklamak gerekir sanırım. Başarı her zaman en önde ve birinci olmak
değil, kişinin yetenekleri ve yatkınlıkları doğrultusunda kendisini
geliştirmesidir. İçsel motivasyonu yüksek olan çocuklar sürekli kendilerini
başkaları ile kıyaslamaktansa, kişisel hedefler koyar, çaba sarf eder ve bunu
takdir eden ebeveynlerinin gözünde onaylanmaları ile de birlikte sağlıklı bir
bakış açısına sahip olurlar. Ancak
çocukların hayata bu şekilde bakmaları için önce anne babaların, çocuklarını
başkaları karşılaştırmaları değil, mevcut potansiyelleri dahilinde
değerlendirmeleri gerekmektedir.
Peki ya
nedir bu ‘okul başarısızlığı’? ve nasıl çözülür?
Okul
başarısızlığı, çocukların potansiyelleri ile performansları arasındaki
tutarsızlık olarak tanımlanabilir. Başarısızlığa neden olan tutarsızlık ile
ilgili parametreler çocuğun bilişsel kapasitesi, güçlü ve zayıf yönleri, yeni
bilgiyi edinme tarzı, akranlar ile iletişim, öğretmenler ile iletişim, anne
baba tutumu, ev desteği olarak öncelikle dirilebilir.
Okul
başarısızlığı yaşayan çocuklarda öncelikli olarak dikkat edilmesi, bir uzman ve
aile iş birliğinde anlaşılması gerekenler çocuğun dikkat, hafıza, muhakeme gibi
temel bilişsel süreçleridir. Çocuk
bunlardan hangisinde desteğe ihtiyaç duymaktadır tespit edilmelidir. Yoksa daha fazla test çözdürmek, tekrar
yaptırmak veya cezalar ile notları yükseltmek kalıcı ve işlevsel bir çözüm
değildir.
Duyguların,
bilişsel süreçleri yani öğrenmeyi direkt olarak etkilediğini ve olumsuz,
huzursuz durumda yetişen, yaşayan çocukların öğrenmelerinin negatif etkilendiği
bu etkinin davranışları da aslında temelden olumsuz anlamda sarstığını
belirtmek gerekir.
Toparlayacak
olursak kötü bir karne ile karşılaşan anne babaların ilk yapması gereken düşük
notların utanılacak bir şey olduğu değil, daha fazla çaba göstermeye ihtiyaç
duyulduğu ve daha fazla çaba ile üstesinden gelinebilecek bir durum olduğunu
çocuğun idrak etmesini sağlamaktır.
Notlar sebebi ile çocuğu cezalandırmak bir çözüm değil aksine çocuk ile
ilişki aralığının artmasına neden olan ve çalışmaya dair çocuğun defans
göstermesine neden olan bir tutumdur.
Yarıyıl tatilin de keyifli etkinliklerin yanı sıra bir uzman
ve/veya öğretmen ile çalışmalara
başlamak en işlevsel olanıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder