25 Aralık 2013

2013+1 = 2014




2013 yılının son günlerini yaşamaktayız. Acısıyla, tatlısıyla bir yıl daha geride kalmak üzere. Yeni yıl, yeni umutlar. Tüm üzüntülerimizi, bizi üzenleri eski yılda bırakalım gibi artık klişeleşmiş cümleleri hem duyarız hem de kendimiz kurarız.
 Geride bıraktıklarımızı gerçekten geride bırakıyor muyuz? Yeni yıl için aldığımız kararları yıl boyunca istikrarlı bir şekilde uygulayabiliyor muyuz? gibi soruları kendimize sorduğumuzda aldığımız cevapların bizi ne derece mutlu/mutsuz ettiği tartışmaya açıktır. Sigarayı bırakmak, diyete başlamak, spora başlamak, sabahları erken kalkmak, yabancı dil öğrenmek, tasarruf yapmak vb. girişimler en çok duyduğumuz yeni yıl hedefleri arasındadır.

16 Aralık 2013

KENDİLİK ALGINA GÖRE BAŞARI



      Hayatı, kendimizi, yaptıklarımızı, çevremizde olup bitenleri, işimizi, başarılarımızı nasıl ve ne şekilde algılıyoruz? Hayatla ilgili algımızın ne olduğu konusunda kullandığımız ölçüt ne?
      En önemlisi;  hayatı ve hayatta her alanda başardığımızı/başaramadığımızı düşündüğümüz durumları hangi kriterlere göre değerlendiriyoruz??? Önem verdiğimiz ve seçtiğimiz kritere göre kendimizi başarılı ya da başarısız olarak ilan ederiz. NEDEN? Çünkü kimine göre; kendi adına herhangi birşeyi başardığını hissetmek başarılı olduğu anlamına gelirken bir başkasına göre; başarılı olduğunu düşünmek ancak ve ancak çevresindeki başka insanların kendisini takdir etmesiyle ya da ödüllendirmesi ile gerçekleşir. Yani kendi başarı hissiyatı yeterli olmaz.

5 Aralık 2013

KARAR VERMEK BU KADAR MI ZOR?



        Kimi için çok kolay olan kimi içinse çok zor olan durumların başında sanıyorum ki karar vermek geliyor. En ufak konudan en büyüğüne kadar her gün karar vermemizi bekleyen birçok konu var. Ne giyeceğimiz, işe hangi yoldan gideceğimiz, önce hangi raporu yazacağımız, akşam hangi yemeği yiyeceğimiz… gibi günlük olaylar dışında daha fazla risk içeren ve daha önemli olduğunu düşündüğümüz konular da var. Hangi mesleği seçeceğimiz, kiminle evleneceğimiz, hangi iş anlaşmasına imza atacağımız…gibi.
        Bazen iki durum arasında karar vermeye çalışırken bazen de olayların daha karmaşıklaştığını ve seçeneklerin çoğaldığını görürüz. Bu durumlar karşısında ise tepkilerimiz çok çeşitlidir.

18 Kasım 2013

BAKICI SEÇİMİ




Doğum izni bitmiş ve artık işe dönmesi gerekenler veya hali hazırda bir bakıcısı olan fakat memnuniyetsizlikleri olanlar ya da bebeklik dönemini atlattıktan sonra iş yaşantısına geri dönmeyi arzulayan fakat bebeğini/çocuğunu emanet edecek doğru kişiyi bir türlü bulamamış olanlar… Sizler için herşeyden önemli olan bebeklerinize/çocuklarınıza bakım verecek, güvenilir birisini bulmak gayet tabi pek de kolay olmayacaktır.  Doğru kişiyi bulmak için zaman ve emek harcamanız gerekiyor. Fakat tüm uğraşlarınızın ardından edineceğiniz en büyük ödül, bebeğinizin/çocuğunuzun güvenilir ellerde olduğunu bilerek içiniz rahat bir halde yaşantınıza devam edebilmeniz olacaktır.

13 Kasım 2013

En Sık Görülen Takıntı (OKB) Çeşitleri


·         Temizlik Takıntıları: Kişide kirlilik ve bulaşma obsesyonu vardır. Yıkanma ve temizlenme kompulsiyonu (zorlantısı) ile rahatlar.
·         Şüphe ve kontrol takıntıları: Bu kişiler bir türlü emin olamazlar. Bir işi yapıp yapmadıklarını veya doğru yapıp yapmadıklarından şüphe ederler. Dolayısıyla sürekli kontrol ederler. Kapıyı, pencereyi, elektrikli ev aletlerini,doğalgazı, gönderdikleri mailleri, yaptığı ödevleri, projeleri…..vs. Kontrolleri bir türlü bitmediğinden evden, işten  çıkamazlar ve her yere gecikirler.

28 Ekim 2013

Takıntısı Olan Kişilerin Ortak Özellikleri


Bu konuda sıkıntı yaşayan kişilerin kötü bir şeyler olacağı yönünde kaygıları vardır. Sevdikleri veya kendilerinin başına kötü bir şey geleceği korkusuyla ilgili takıntı yaşarlar. Sık sık kapıyı, pencereyi kontrol eden kişi “ya açık unutursam, birisi içeri girip çocuklarıma veya bana zarar verebilir” ya da yıkanma/el yıkama zorlantısı (kompülsiyonu) olan biri” eğer ellerimi iyi yıkamazsam çocuklarıma/yakınlarıma mikrop bulaştırırım, şeklinde düşünceler ve korkular yaşarlar. Bu kişiler takıntılarının çoğunlukla mantıksız olduğunu bilirler ama yinede kendilerini böyle düşünmekten alıkoyamazlar.

23 Ekim 2013

Takıntı (obsesyon) neden olur?





Yapılan araştırmaları, OKB’yi tek bir sebeple açıklayamayacağımızı söylüyor bize. Ayrıca bu çalışmalar genetik mirasın bu bozuklukta oldukça önemli faktörlerden biri olduğunu söylüyor.
Diğer taraftan yetiştirme tarzı, ailenin tutumu ve kişilik özellikleri de bu bozukluğun ortaya çıkmasında etkilidir. Bu bozuklukla birlikte zaman içinde bu duruma eşlik eden bir takım rahatsızlıklar ortaya çıkabilir. Yapılan çalışmalar, bu bozukluğu yaşayanların üçte birinde depresyon görüldüğünü belirtmiştir. Buna bağlı olarak kişide yorgunluk hissi, kendine güvensizlik, suçluluk hissetme, kaygı gibi  sıkıntılar da görülmektedir.

21 Ekim 2013

TAKINTILAR






Obsesyon Nedir?

Takıntı veya saplantı olarak dilimizde karşılık bulmuştur. Kişinin aklına istemeden gelen, yaşamda belirgin bir sıkıntıya neden olan, saçma olduğunu düşündüğü halde kafasından atamadığı, tekrarlayıcı, sürekli düşünce, dürtü ve hayallerdir. Obsesyon için günlük dilde; şüphe, evham, vesvese ve kuşku gibi kelimelerde kullanılır.
Kompulsiyonlar Nedir?

 Türkçeye  zorlantı olarak çevrilmiştir. Takıntıları baskılamak veya etkisiz hale getirmek için kişinin yapmaktan kendini alıkoyamadığı ve sürekli tekrarlayan eylemlere, denir. Kompulsiyonların bazıları göz ile görülürken (el yıkama, sıraya koyma, kontrol etme gibi) bazıları da zihinde gerçekleşir (sayı sayma, dua etme, sözcükleri sessiz biçimde yineleme gibi).  Kompulsiyonların amacı; obsesyonların ortaya çıkardığı sıkıntıyı azaltmaktır.

7 Ekim 2013

ÇOCUKLARDA DÜZENLİ UYKU NASIL SAĞLANIR?


Çocuklarda düzenli uyku, düzenli beslenme ve bakım ile doğrudan ilişkilidir.  İlk aylardaki bakımın niteliği, sürekliliği ve yumuşaklığı çok önemlidir.  Ailelerin bebeğin veya küçük yaştaki çocuğun düzene alıştırılma evresinde tutarlı davranmaları bu süreci kolaylaştıracaktır.  Unutulmamalıdır ki çocukların belirli bir uyku ve beslenme düzenine sahip olmaları onları daha huzurlu kılmaktadır.  Bu nedenle anne ve babaların kendi alışılagelmiş yaşamlarından fedakârlıkta bulunup çocuk için uygun beslenme ve uyku düzenine göre hareket etmeleri doğru olacaktır.

1 Ekim 2013

UYKU NEDİR?



Uyku karmaşık beyin işlevi ve psikoloji ile ilgili yaşamsal bir durumdur.  Dış etkenlere açık, bireyin duyusal ve içgüdüsel yaşamı ile ilgili gelişimsel bir işlevdir. 
  ÇOCUKLARDA GÖRÜLEN UYKU PROBLEMLERİ NELERDİR?
Çocukluk çağında gözlemlenen uyku problemleri gelişimsel dönemlere bağlı olarak farklılık göstermektedir. Olası problemler genellikle uykuya dalmada güçlük, uykuyu devam ettirememe, yeterli uyku alamama,..v.b olarak sıralanabilir.  Bu gibi uyku bozukluklarına ek olarak hem çocuk hem de bakım verenler için başa çıkması güç olan gece terörü ve kabuslar da göz ardı edilmemelidir.
  UYKU DÜZENİNİN OLUŞUMU NASIL GERÇEKLEŞİR?


Yeni çocuk sahibi olan anne ve babalar kendilerini uykusuz gecelerin beklediğini düşünürler.  Belli bir süre boyunca yeni doğanın sıklıkla (beslenme ihtiyacı dolayısı ile) gece uyanmalarının olacağı doğrudur.  Fakat bebeklerin neredeyse %70’i üçüncü ay sonlarına doğru gece boyunca düzenli uyku alışkanlığı edinmeye başlar.  Dolayısı ile uzun süreli uyku problemlerinin beklenen ve olağan bir durum olarak algılanması ve bebeğin düzenli uyku alışkanlığı için gerekli tutum ve davranışların ebeveyn tarafından sergilenmiyor olması uykusuz gecelerin uzamasına yol açabilir.  Kimi zamanda uykusu düzenli olan bebeklerde/çocuklarda bozulmalar başlayabilir.  Bu gibi değişimler söz konusu olduğunda aile yaşantısına dair günlük işleyişteki değişimler olası nedenler olarak düşünülmelidir. Anne sütü ile birlikte verilmeye başlanan ek gıdalar, bakım veren kişinin değişimi, ikamet edilen konut/oda değişimi, anne/babanın yaşamakta olduğu stres/huzursuzluk, ev içi tartışmalar ve yaşa bağlı olarak okula başlama veya okul değişimi mevcut olan uyku düzeninde sonradan gündeme gelen problemlerin nedenlerine örnek olarak gösterilebilirler.
  

19 Eylül 2013

HİPOKONDRİYAZİS: Hastalık Hastalığı


Hipokondriyazis (Hastalık Hastalığı) den muzdarip olan kişiler bu durumdan dolayı çok acı çekerler ve yıpranırlar. Bu bozukluk yalnız kendilerine sıkıntı vermez aynı zamanda yakınlarını da bıktıracak seviyeye gelebilir. Sürekli hastalıkları hakkında konuşan, bu konuda yazılan her haberi kesip saklayan bu kişiler bulundukları her toplulukda da bu konuyu açarlar. Aynı zamanda kimsenin kendilerini anlamadığını da düşünürler. Toplumda çok sağlıklı görünen bazı insanlar bile hastalık hastası olabilirler. Televizyonda duyduğu, birinde gördüğü veya bir yerde okuduğu hastalıkları, kişi kendinde aramaya başladıysa tehlike sinyalleri çalıyor demektir. Bu insanlar, kendisinde olduğunu sandığı hastalık belirtilerini hangi hastalığa yorması gerektiği ile uğraşıp dururlar. Ayrıca bu kişiler oldukça fazla ilaç ismi,  bu ilaçların endikasyonların ve yan etkilerini bilirler. 

11 Eylül 2013

Narsisistik Kişilik Bozukluğunda Nedir?


Kendini çok ön plana çıkaran kendini çok önemseyen, hep takdir ve ilgi bekleyen ayrıca imtiyazlı olduğuna inanan, özel muamele bekleyen, kendini büyük görme tavırlarının önde gittiği bir kişilik bozukluğudur. Bu kişiler kendilerini ön plana çıkaran konulara odaklanırlar. Patolojik narsisizmi olan kişilerin başkalarını sevebilme yetenekleri yoktur. Karşısındaki insanın istek, gereksinim ve duyguları onlar için önemli değildir. Kendini daha değerli hissetmek için karşısındakini yok saymak, değersizleştirmek ve onu

29 Ağustos 2013

Analitik Grup Terapi Duyurusu






Değerli liste üyeleri,
Hedef Psikolojik Danışmanlık ve Eğitim Merkezinde,  grup terapileri konusunda uluslararası yetkinliği olan ve yurt dışında yıllarca grup yönetmiş uzmanımız ile çeşitli konularda grup terapileri başlayacaktır. Bu terapi grubu, sosyal fobi, depresyon, kaygı, panik atak vs...  sorunları olan; siz değerli meslektaşlarımız, bu ve benzer konularda grup terapisinin iyi geleceğini düşündüğünüz danışanlarınızı ve yakınlarınızı yönlendirebilirsiniz.
Başlayacak olan bu yeni grup, altı en fazla sekiz kişiden oluşacak. Düzenli olarak her hafta aynı gün ve saatte buluşan danışanlar ile yürütülecektir. Gruba katılanlar, gizlilik çerçevesi içinde yaşadığı sorunları (duygusal, psikolojik, sosyal ilişkiler, kimlik sorunları, travmalar vs..) paylaşırlar. Bu yolla, grup üyeleri kendi deneyimlerini aktarmalarının yanı sıra, birbirlerine de ayna tutarlar. Kendi duygu ve davranışlarını birbirlerine aktarma yolu ile iç görü kazanırlar.
Deneyimli bir grup analisti eşliğinde tek tek bireylerin sorunlarının analizi ile birlikte grup dinamikleri de yorumlanır.
Grup için yeterli sayı oluştuğunda, önce bireysel görüşmeler yapılacaktır. Danışanın kriterlere uygun olduğu durumda gruba geçişi yapılacaktır.
GrupAnalist
Uzm. Psikoterapist Ayten Şare
BaşlangıçTarihi: 12.09.2013
Saat: 18:30-20:00
Adres:
Hedef Psikolojik Danışmanlık ve Eğitim Merkezi
Levent mah. Güllü Sok. No:23 İç Levent
34330Beşiktaş-İstanbul
RANDEVU  İÇİN:
Yazgülü KÜRTÜR (info@hedefpsikoloji.com)
İrtibat Telefonu : 0 212 283 60 70-0 530 962 10 40  
Uzm. Psk. Ayten ŞARE
Ayten Şare 1993 yılında Makedonya’da hemşirelik okulunu bitirdi. Bir süre hemşirelik mesleğini sürdürdükten sonra, Türkiye’de Ankara Gazi Üniversitesinde Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik eğitimini 1998’de tamamladı. Daha sonra, Londra Üniversitesi- Goldsmiths Kolej'de, ‘Analitik Grup Psikoterapi’ konusunda, yüksek lisans eğitimini tamamladı ve değişik kurumlarda çalıştı. Eğitim ve etik nedenle, düzenli- yoğun süpervizyon alarak, St Ann’s hastanesinde, iki yıl süreyle grup terapisi uyguladı. Bu eğitim ve deneyimlerin paralelinde ayrıca, aşağıdaki eğitimleri yapmıştır: Sığınmacılara Psikolojik Danışmanlık (Londra Üniversitesi, Refugee Therapy Centre). Level 4, Group Teen Triple P (Pozitive Aile Programı Queensland Üniversitesi, Avusturalya. Parent Group Leader Training, The Increadable Years Carolyn Webster- Stratton, Londra-İngiltere. Araştırmacı, konu: Aile İçi Siddet, Lancashire Universitesi, İngiltere.
Ayten Şare ayrıca, bireyler, aile ve çiftlerle de, çalışmalar sürdürmekte ve analitik terapi ekolu ile çalışmaktadır. Makedonya, Türkiye ve İngiltere’deki eğitimlerinin yanı sıra, Amerika’da eğitim ve deneyimler kazanmıştır. Amerika’da, Provena Mercy Hastanesinde çocuk, yetişkin ve ergenlerle çalıştı. Uyuşturucu ve alkol bağımlılarıyla olan deneyimleri güçlendi. Ayten, İngilizce, Türkçe, Arnavutca ve Makedonca dillerini bilir ve bu dillerde, terapi uygular. Kendisi, değişik etnik gruplarla çalıştı. Uluslararası konferans seminerlere düzenli katılır. Ayten Şare’nin çalıştığı kurumlar (Milli Sağlık Kurumları ve Vakıflarda) şöyle sıralanabilir: Londra’daki, St Ann’s ve Homerton Hastaneleri, Family Action, İMECE Kadın Merkezi ve yine Milli sağlık kurumuna bağlı olan First Step Projesi. Çalıştığı alanlar: İntihar vakaları, Aile İçi Şiddet, Alkol ve Uyuşturucu Bağımlıları, Depresyon, Travma sonrası Stres Bozukluğu, bulemia, anoreksia, vb.
Ayten Şare, UKCP (United Kingdom Council for Psychotherapy) ve UPCA’ya bağlı olarak çalışır. Hasan Kalyoncu Üniversitesi eğitim kadrosunda da eğitimci olarak görev almaktadır. Aynı zamanda Hedef Psikolojik Danışmanlık ve Eğitim Merkezinde danışan ve gurup çalışmalarını sürdürmektedir.







Cinsel İstismar Psikoterpi Grubu




Değerli liste üyeleri,
Cinsel İstismar Psikoterapi grubunun (ilk grup) kontenjanı dolmuştur. İkinci grup için başvurular devam etmektedir.
Cinsel İstismar Psikoterpi Grubu
Hedef Psikolojik Danışmanlık ve Eğitim Merkezi’nde belirli konularda grup terapileri başlayacaktır. İlk grup; yakın ya da uzak geçmişte cinsel istismar yaşantısı olmuş danışanlara yönelik olarak planlanmaktadır. Faydası olacağını düşündüğünüz yakınlarınız ve danışanlarınızı yönlendirebilirsiniz.
PROGRAM
Focus grubumuz, 8-10 kişiden oluşur. Haftada 1 toplam 12 hafta aynı gün ve saatte toplanacaktır.
Grup için yeterli sayı oluştuğunda önce bireysel görüşmeler yapılacak, danışanın kriterleri grup için uygun olduğu takdirde gruba geçişi yapılacaktır.

GrupAnalist
Uzm. Psikoterapist Ayten Şare
Başlangıç Tarihi: 16.09.2013
Saat: 18:30-20:00
Adres:
Hedef Psikolojik Danışmanlık ve Eğitim Merkezi
Levent mah. Güllü Sok. No:23 İç Levent
34330Beşiktaş-İstanbul
RANDEVU İÇİN:
Yazgülü KÜRTÜR (info@hedefpsikoloji.com)
İrtibat Telefonu : 0 212 283 60 70-0 530 962 10 40  

 Uzm. Psk. Ayten ŞARE
Ayten Şare 1993 yılında Makedonya’da hemşirelik okulunu bitirdi. Bir süre hemşirelik mesleğini sürdürdükten sonra, Türkiye’de Ankara Gazi Üniversitesinde Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik eğitimini 1998’de tamamladı. Daha sonra, Londra Üniversitesi- Goldsmiths Kolej'de, ‘Analitik Grup Psikoterapi’ konusunda, yüksek lisans eğitimini tamamladı ve değişik kurumlarda çalıştı. Eğitim ve etik nedenle, düzenli- yoğun süpervizyon alarak, St Ann’s hastanesinde, iki yıl süreyle grup terapisi uyguladı. Bu eğitim ve deneyimlerin paralelinde ayrıca, aşağıdaki eğitimleri yapmıştır: Sığınmacılara Psikolojik Danışmanlık (Londra Üniversitesi, Refugee Therapy Centre). Level 4, Group Teen Triple P (Pozitive Aile Programı Queensland Üniversitesi, Avusturalya. Parent Group Leader Training, The Increadable Years Carolyn Webster- Stratton, Londra-İngiltere. Araştırmacı, konu: Aile İçi Siddet, Lancashire Universitesi, İngiltere.
Ayten Şare ayrıca, bireyler, aile ve çiftlerle de, çalışmalar sürdürmekte ve analitik terapi ekolu ile çalışmaktadır. Makedonya, Türkiye ve İngiltere’deki eğitimlerinin yanı sıra, Amerika’da eğitim ve deneyimler kazanmıştır. Amerika’da, Provena Mercy Hastanesinde çocuk, yetişkin ve ergenlerle çalıştı. Uyuşturucu ve alkol bağımlılarıyla olan deneyimleri güçlendi. Ayten, İngilizce, Türkçe, Arnavutca ve Makedonca dillerini bilir ve bu dillerde, terapi uygular. Kendisi, değişik etnik gruplarla çalıştı. Uluslararası konferans seminerlere düzenli katılır. Ayten Şare’nin çalıştığı kurumlar (Milli Sağlık Kurumları ve Vakıflarda) şöyle sıralanabilir: Londra’daki, St Ann’s ve Homerton Hastaneleri, Family Action, İMECE Kadın Merkezi ve yine Milli sağlık kurumuna bağlı olan First Step Projesi. Çalıştığı alanlar: İntihar vakaları, Aile İçi Şiddet, Alkol ve Uyuşturucu Bağımlıları, Depresyon, Travma sonrası Stres Bozukluğu, bulemia, anoreksia, vb.
Ayten Şare, UKCP (United Kingdom Council for Psychotherapy) ve UPCA’ya bağlı olarak çalışır. Hasan Kalyoncu Üniversitesi eğitim kadrosunda da eğitimci olarak görev almaktadır. Aynı zamanda Hedef Psikolojik Danışmanlık ve Eğitim Merkezinde danışan ve gurup çalışmalarını sürdürmektedir.




28 Ağustos 2013

KENDİNE AŞIRI HAYRAN OLMA! NARSİSİSTİK KİŞİLİK BOZUKLUĞU


Çok güzel bir peri kızı olan Eko, avlanmakta olan Narkissos adlı avcıyı görür. Bu avcı çok yakışıklıdır. Eko bu avcıya ilk görüşte aşık olur. Ancak, Narkissos bu sevgiye karşılık vermez. Eko, kara sevda yüzünden  günden güne erir ve ölür. Olimpos dağında yaşayan tanrılar bu duruma çok kızar ve Narkissos’su cezalandırmaya karar verirler. Bir gün av dönüşü bitkin halde su içmek için göle eğildiğinde suda yansıyan kendi yüzünü görür ve adeta büyülenir. Kendine aşık olmuştur.  Eko gibi Narkissos’da  günden güne erir  ve orada  kendini seyrederek ölür. Yunan mitolojisindeki diğer bir kaynağa göre de Narkissos  göl kenarında kendi yansımasına aşık olup, bu görüntüye sarılmaya çalışırken boğulur.

19 Ağustos 2013

OKULLAR BAŞLAMADAN


Eğitim- öğretim döneminin başlamasına oldukça az zaman kaldı. Senelerdir okul yaşantısı süren çocuklar için bile, uzun bir tatil sonrası derslerin ve sistemli yaşantının başlangıcı çoğunlukla zorlayıcı gelmektedir. 
Peki ya yuvalara ya da yeniden yeni bir başlangıç olarak algılanan ilk öğretime başlayacak olan miniklerin uyumu nasıl olacak acaba?
Öncelikle hem öğretmenlere hem de siz anne ve babalara bu dönemde kolaylıklar dilemek isterim.
İşleri kolaylaştırabileceğini umduğum bir şeyler paylaşacağım sizlerle.
Evvela, çocuklarından çok kendileri evhamlanan anne ve babalara sözüm; bir durun ve düşünün lütfen, alışamadığı ya da sevmediği için okula başlamayan kaç çocuk var etrafınızda? Demek istediğim, zor ya da uzun bir süreç sizi bekliyor olabilir ama elbet okul, öğretmen ve sınıfına alışacak ve öğrenim hayatına ilk adımı atacak çocuğunuz. Artık

14 Ağustos 2013

Cinsel İstismar Psikoterpi Grubu



Hedef Psikolojik Danışmanlık ve Eğitim Merkezi’nde belirli konularda grup terapileri başlayacaktır. İlk grup; yakın ya da uzak geçmişte cinsel istismar yaşantısı olmuş danışanlara yönelik olarak planlanmaktadır. Faydası olacağını düşündüğünüz yakınlarınız ve danışanlarınızı yönlendirebilirsiniz.
PROGRAM
Focus grubumuz, 8-10 kişiden oluşur. Haftada 1 toplam 12 hafta aynı gün ve saatte toplanacaktır.
Grup için yeterli sayı oluştuğunda önce bireysel görüşmeler yapılacak, danışanın kriterleri grup için uygun olduğu takdirde gruba geçişi yapılacaktır.

GrupAnalist
Uzm. Psikoterapist Ayten Şare
BaşlangıçTarihi:
 10.09.2013
saat: 18:30-20:00
Eğitimin verildiği Yer:
Hedef Psikolojik Danışmanlık ve Eğitim Merkezi
Levent mah. Güllü Sok. No:23 İç Levent
34330Beşiktaş-İstanbul
RANDEVU  BİLGİLERİ
Kayıt için: Yazgülü KÜRTÜR (info@hedefpsikoloji.com)
İrtibat Telefonu : 0 212 283 60 70-0 530 962 10 40  
Ücret: 180TL+KDV




Uzm. Psk. Ayten ŞARE
Ayten Şare 1993 yılında Makedonya’da hemşirelik okulunu bitirdi. Bir süre hemşirelik mesleğini sürdürdükten sonra, Türkiye’de Ankara Gazi Üniversitesinde Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik eğitimini 1998’de tamamladı. Daha sonra, Londra Üniversitesi- Goldsmiths Kolej'de, ‘Analitik Grup Psikoterapi’ konusunda, yüksek lisans eğitimini tamamladı ve değişik kurumlarda çalıştı. Eğitim ve etik nedenle, düzenli- yoğun süpervizyon alarak, St Ann’s hastanesinde, iki yıl süreyle grup terapisi uyguladı. Bu eğitim ve deneyimlerin paralelinde ayrıca, aşağıdaki eğitimleri yapmıştır: Sığınmacılara Psikolojik Danışmanlık (Londra Üniversitesi, Refugee Therapy Centre). Level 4, Group Teen Triple P (Pozitive Aile Programı Queensland Üniversitesi, Avusturalya. Parent Group Leader Training, The Increadable Years Carolyn Webster- Stratton, Londra-İngiltere. Araştırmacı, konu: Aile İçi Siddet, Lancashire Universitesi, İngiltere.
Ayten Şare ayrıca, bireyler, aile ve çiftlerle de, çalışmalar sürdürmekte ve analitik terapi ekolu ile çalışmaktadır. Makedonya, Türkiye ve İngiltere’deki eğitimlerinin yanı sıra, Amerika’da eğitim ve deneyimler kazanmıştır. Amerika’da, Provena Mercy Hastanesinde çocuk, yetişkin ve ergenlerle çalıştı. Uyuşturucu ve alkol bağımlılarıyla olan deneyimleri güçlendi. Ayten, İngilizce, Türkçe, Arnavutca ve Makedonca dillerini bilir ve bu dillerde, terapi uygular. Kendisi, değişik etnik gruplarla çalıştı. Uluslararası konferans seminerlere düzenli katılır. Ayten Şare’nin çalıştığı kurumlar (Milli Sağlık Kurumları ve Vakıflarda) şöyle sıralanabilir: Londra’daki, St Ann’s ve Homerton Hastaneleri, Family Action, İMECE Kadın Merkezi ve yine Milli sağlık kurumuna bağlı olan First Step Projesi. Çalıştığı alanlar: İntihar vakaları, Aile İçi Şiddet, Alkol ve Uyuşturucu Bağımlıları, Depresyon, Travma sonrası Stres Bozukluğu, bulemia, anoreksia, vb.
Ayten Şare, UKCP (United Kingdom Council for Psychotherapy) ve UPCA’ya bağlı olarak çalışır. Hasan Kalyoncu Üniversitesi eğitim kadrosunda da eğitimci olarak görev almaktadır. Aynı zamanda Hedef Psikolojik Danışmanlık ve Eğitim Merkezinde danışan ve gurup çalışmalarını sürdürmektedir.



Analitik Grup Terapi Duyurusu




Hedef Psikolojik Danışmanlık ve Eğitim Merkezinde,  grup terapileri konusunda uluslararası yetkinliği olan ve yurt dışında yıllarca grup yönetmiş uzmanımız ile çeşitli konularda grup terapileri başlayacaktır. Bu terapi grubu, sosyal fobi, depresyon, kaygı, panik atak vs...  sorunları olan; siz değerli meslektaşlarımız, bu ve benzer konularda grup terapisinin iyi geleceğini düşündüğünüz danışanlarınızı ve yakınlarınızı yönlendirebilirsiniz.
Başlayacak olan bu yeni grup, altı en fazla sekiz kişiden oluşacak. Düzenli olarak her hafta aynı gün ve saatte buluşan danışanlar ile yürütülecektir. Gruba katılanlar, gizlilik çerçevesi içinde yaşadığı sorunları (duygusal, psikolojik, sosyal ilişkiler, kimlik sorunları, travmalar vs..) paylaşırlar. Bu yolla, grup üyeleri kendi deneyimlerini aktarmalarının yanı sıra, birbirlerine de ayna tutarlar. Kendi duygu ve davranışlarını birbirlerine aktarma yolu ile iç görü kazanırlar.
Deneyimli bir grup analisti eşliğinde tek tek bireylerin sorunlarının analizi ile birlikte grup dinamikleri de yorumlanır.
Grup için yeterli sayı oluştuğunda, önce bireysel görüşmeler yapılacaktır. Danışanın kriterlere uygun olduğu durumda gruba geçişi yapılacaktır.
GrupAnalist
Uzm. Psikoterapist Ayten Şare
BaşlangıçTarihi:
 12.09.2013
saat: 18:30-20:00
Eğitimin verildiği Yer:
Hedef Psikolojik Danışmanlık ve Eğitim Merkezi
Levent mah. Güllü Sok. No:23 İç Levent
34330Beşiktaş-İstanbul
RANDEVU  BİLGİLERİ
Kayıt için: Yazgülü KÜRTÜR (info@hedefpsikoloji.com)
İrtibat Telefonu : 0 212 283 60 70-0 530 962 10 40  
Ücret: 180TL+KDV

Uzm. Psk. Ayten ŞARE
Ayten Şare 1993 yılında Makedonya’da hemşirelik okulunu bitirdi. Bir süre hemşirelik mesleğini sürdürdükten sonra, Türkiye’de Ankara Gazi Üniversitesinde Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik eğitimini 1998’de tamamladı. Daha sonra, Londra Üniversitesi- Goldsmiths Kolej'de, ‘Analitik Grup Psikoterapi’ konusunda, yüksek lisans eğitimini tamamladı ve değişik kurumlarda çalıştı. Eğitim ve etik nedenle, düzenli- yoğun süpervizyon alarak, St Ann’s hastanesinde, iki yıl süreyle grup terapisi uyguladı. Bu eğitim ve deneyimlerin paralelinde ayrıca, aşağıdaki eğitimleri yapmıştır: Sığınmacılara Psikolojik Danışmanlık (Londra Üniversitesi, Refugee Therapy Centre). Level 4, Group Teen Triple P (Pozitive Aile Programı Queensland Üniversitesi, Avusturalya. Parent Group Leader Training, The Increadable Years Carolyn Webster- Stratton, Londra-İngiltere. Araştırmacı, konu: Aile İçi Siddet, Lancashire Universitesi, İngiltere.
Ayten Şare ayrıca, bireyler, aile ve çiftlerle de, çalışmalar sürdürmekte ve analitik terapi ekolu ile çalışmaktadır. Makedonya, Türkiye ve İngiltere’deki eğitimlerinin yanı sıra, Amerika’da eğitim ve deneyimler kazanmıştır. Amerika’da, Provena Mercy Hastanesinde çocuk, yetişkin ve ergenlerle çalıştı. Uyuşturucu ve alkol bağımlılarıyla olan deneyimleri güçlendi. Ayten, İngilizce, Türkçe, Arnavutca ve Makedonca dillerini bilir ve bu dillerde, terapi uygular. Kendisi, değişik etnik gruplarla çalıştı. Uluslararası konferans seminerlere düzenli katılır. Ayten Şare’nin çalıştığı kurumlar (Milli Sağlık Kurumları ve Vakıflarda) şöyle sıralanabilir: Londra’daki, St Ann’s ve Homerton Hastaneleri, Family Action, İMECE Kadın Merkezi ve yine Milli sağlık kurumuna bağlı olan First Step Projesi. Çalıştığı alanlar: İntihar vakaları, Aile İçi Şiddet, Alkol ve Uyuşturucu Bağımlıları, Depresyon, Travma sonrası Stres Bozukluğu, bulemia, anoreksia, vb.
Ayten Şare, UKCP (United Kingdom Council for Psychotherapy) ve UPCA’ya bağlı olarak çalışır. Hasan Kalyoncu Üniversitesi eğitim kadrosunda da eğitimci olarak görev almaktadır. Aynı zamanda Hedef Psikolojik Danışmanlık ve Eğitim Merkezinde danışan ve gurup çalışmalarını sürdürmektedir.


12 Ağustos 2013

BENMERKEZCİLİK BENCİLLİK MİDİR?


“Çocuğum beni parmağında oynatıyor”. Bu sözü birçok anne babadan duyarız. Çünkü özellikle okul öncesi çocuklar “dünyanın merkezi”nin kendileri olduğunu kanıtlamaya çalışırlar. Bu nedenle gece bir türlü uyumak istemeyen çocuk anne babasının ertesi gün büyük bir toplantısı olduğu için uykusunu alması gerektiğine hiç aldırış etmez. Çünkü onun için önemli olan kendi talebinin karşılanmasıdır. Kendi düşünceleri ve duygularına o kadar odaklanmışlardır ki aynı anda başkalarının bakış açılarını anlamakta zorlanabilirler. Çocuğunuzun bu yaş dönemi özelliğini nasıl ustalıkla kullandığına şaşırıyorsanız, kendinizi çaresiz hissediyorsanız ve sadece “almayı bilen” değil “vermeyi de bilen” anlayışa sahip olarak yetişsinler istiyorsanız gelin çocuklarınızın “benmerkezci” özelliklerini birlikte keşfedelim.

Yani “benmerkezcilik” adını verdiğimiz bu gelişim basamağı genel olarak; çocuğun kendininkinden farklı bakış açıları olduğunu anlamakta zorlanması, uygun koşulların olmasını beklemeden tüm hedefleri o anda gerçekleştirerek amaca ulaşmayı istemesi ve çocuğun olayları kendini merkeze koyarak anlaması anlamına gelmektedir.
Ben merkezciliğe bağlı olarak çocuğun sözel olarak ifadelerinde; “o; ona onunla vurdu” tepkisiyle sıklıkla karşılaşırız. Çünkü karşısındaki kişinin “o”ların ne olduğunu bilmediğini düşünmez. Ya da “çiftçiler inekleri niçin besliyor?” diye sorduğunuzda “ben sütünü içeyim diye” cevabını verdiğini görürüz.

Davranışlarında da; bazen ailecek gittiğiniz bir misafirlik gezisi dönüşü ya da okuldan eve döndüğünde çocuğunuzun cebinde ona ait olmadığından emin olduğunuz objeler, oyuncaklar…vs. karşılaştığınızda “aldım,bu benim,gibi cümleler kurduğunu da görebilirsiniz

Sebep-sonuç ilişkisinde de kafaları karıştığı için mesela; çocuk kız kardeşi hakkındaki kötü düşüncelerinin onu hastalanmasına sebep olduğunu, ya da kendi sevmediği yemekleri arkadaşının da sevmediğini düşünebilir.

İşte bu tepkiler küçük bir çocuğun felsefesini gösterir:
· Benim olan benimdir,
· Eğer çok beğenirsem yine benimdir,
· Benim gibi gözüken de tabi ki benimdir,
· Şimdi onu sen mi istiyorsun, o zaman ben de istiyorum,
· Eğer benim odamdaysa, benim evimdeyse demek ki her zaman benimdir.

Peki bu bencillik midir? Çocuğun kendi bakış açısına odaklanması o kadar fazladır ki aynı anda başkasının bakış açısını anlayamaz. Yani okul öncesi çocuk için çok doğal bir davranıştır. Bu ancak, çocuk büyüdüğü halde hala karşısındakinin rolüne giremiyorsa(DUYGUSAL ÇOCUK-BEDENSEL YETİŞKİN), anne babayı hala parmağında oynatmaya devam ediyorsa, en önemlisi de “empati” kurmaya geçemediyse işte o zaman bencilliktir.

Mesela; bir çocuğa arka arkaya sırasıyla dizilmiş “adam, dağ ve ağaç” resmini gösterip, “resimdeki adam ne görüyor?”diye sorduğunuzda çocuk “dağı ve ağacı görüyor” cevabını verirse kendini resimdeki adamın yerine koyamamış demektir. Fakat adamın rolüne girip, önündeki dağ nedeni ile ağacı göremediğini söylerse resimdeki adam ile “empati” kurmuş olup ben merkezcilikten uzaklaşmış olur.

Eğer çocuğunuzun bu özelliklerinin farkındaysanız ve ben nasıl katkıda bulunabilirim diyorsanız önce sebeplerini düşünmek gerekir. Çocuğunuz başkalarına yaklaşmaktan ve reddedilmekten korkuyor olabilir. Aşırı koruyucu bir tutum sergilediyseniz, olaylara ve kişilere tolerans geliştirememiş olabilir. Çocuğun sürekli olumsuz yönleri vurgulandıysa ilgi çekme isteği olabilir. Olgunlaşma süreci benmerkezcilikten uzaklaşmak için tamamlanmamış olabilir. Ya da mülkiyet kavramı henüz gelişmemiş olabilir.

Çocuğunuzun be nedenlerden doğan davranışları nasıl böyle ustalıkla kullandığına şaşırıyorsanız, kendinizi çaresiz hissediyorsanız ve sadece “almayı bilen” değil “vermeyi de bilen” anlayışa sahip olarak yetişsinler istiyorsanız öncelikle çocuklarınızın “oyunlarını görün!”

Eğer çocuğunuz yanında başka çocukla oynamaktan hoşlanıyor fakat sadece yan yana oturup herkes kendi oyununu oynuyorsa; paralel oyun dönemindedir ve böylece ben merkezci tutum sergiliyor demektir. Fakat artık özünde kurallar olan ve rekabet gibi faaliyetleri içeren oyunlar oynamaya başlamışsa; çocuğunuzun ben merkezcilikten sıyrılmaya ve diğer yaşıtları ile arasındaki benzerlik ve farklılıklarını öğrenmeye başladığını anlarsınız.

Bu oyunlara bir de sizler yaklaşım biçimlerinizle katkıda bulunursanız işte o zaman kendisi dışındakilerinin de önemli olduğunu anlamalarına destekte bulunmuş olursunuz.

Örneğin;
· Çocuğunuzu başka çocuklar ile kıyaslamak yerine olduğu gibi kabul ederseniz,
· Kendisini değerli hissetmesini sağlarsanız,
· Diğer insanlar ile ilişkilerin nasıl olması gerektiği konusunda rol değişimleri yaparak model olursanız,
· Dış dünyayı nasıl algıladığına dikkat ederseniz,
· Sorumluluk verirseniz (evci,l hayvan beslemek…vs),
· Yaptığı davranışlar üzerine tartışma konusu yaratıp neden-sonuç ilişkisi kurmasını sağlarsanız çocuğunuzun benmerkezcilikten uzaklaşmasını sağlayabilirseniz.

3 Ağustos 2013

YAZ TATİLİ

   

Yaz tatili ile birlikte hekimler çocuk ve ergenlerin sağlığı konusunda birçok uyarıda bulunmaktadırlar. Ozon tabakasında meydana gelen olumsuz değişikliklerle birlikte güneşin zararlı etkileri; şapka kullanma, güneş gözlüğü seçilmesi ve en uygun güneş yağının özellikleri gibi. Bunun dışında tatil bölgelerinde olabilecek haşere ve zehirli hayvan sokmalarına ya da sıvı ve gıda alımına ilişkin öneriler, allerjiler, su sporlarına ilişkin kaza ya da diğer tehlikeler gibi.
Ruh sağlığı açısından ise tatilin anlamını çocuk ve ergenler için yetişkinler belirlemekte ve buradaki tutumlara ilişkin öneriler anne babaları ilgilendirmektedir. Çocukların yaz döneminde de ders konusunda zorlanmaları, onların bir dinlenme süresi geçirmeden yorgun bir şekilde okula başlamasına ve derslerle ilgili bıkkınlığa yol açabilmektedir. Bu nedenle ders çalışmaya ara verilmesi ve çocuğun okulu, öğretmenlerini ve arkadaşlarını özlemesi sağlanmalıdır.
Öğrenme güçlüğü olan çocuklara verilecek destek eğitiminin ise farklı bir şekilde sunulması gerekmektedir. Okuma ve yazma ile ilgili zorluğu olan çocuk ve gençlere ders kitapları dışında, yaş dönemlerine uygun seçilecek resimli öykü ya da gençlik romanlarını okumayı özendirmek, yazma konusunda ise günlük tutma şeklinde yazma alışkanlığını desteklemek uygun olacaktır. Ayrıca ailenin olanakları ölçüsünde çocuğun yabancı dilini destekleyen yaz okulları bu amaçla seçilebilecek uygun desteklerdir. Ayrıca aileden ayrılma, bağımsız kalabilme, yaşıt gruplarına katılma gibi zorlukların üstesinden gelmede de önemli yararları olabilecektir.
Yaz dönemi çocukların gelişimlerindeki adımları kolaylaştırmak için de kullanılabilir. Tuvalet eğitimi, odanın ayrılması, kendi başına yemek yeme gibi gelişimsel beceri kazandırma girişimlerini bebek ve çocuklar bu dönemde daha kolay kabullenmektedirler.    
Tatillerin aile içi ilişkileri yakınlaştırma ve birlikte geçirilen zamanı artırma yönünden de önemli olduğunu biliyoruz. Özellikle çalışan anne ve babaların izin dönemlerini çocuklarının tatil döneminde kullanması sınırlı aile içi etkileşimi artıracaktır. Aile üyelerinin hep birlikte geçireceği bu tatil dönemlerinin iletişim, çocuklarına model olma, onları tanıma ve gelişimlerini görebilme açısından da yararları olacaktır.






















25 Temmuz 2013

DİKKAT EKSİKLİĞİ NEDİR?


Dikkat dağınıklığı ergenlik döneminde ebeveynlerin en sık belirttiği şikâyetler arasındadır. Daha önce okul(ders)-aile –arkadaş arasında devam eden döngü ergenlik döneminde arkadaş ve karşı cinsle ilişkiler konularında yoğunlaşır. Akran ilişkilerindeki trafiğin yoğunlaşması ile derslere olan ilgi azalmaya başlar. Okuldan derste hayallere dalma, konuşma, dersi dinlememe, başka şeylerle ilgilenme ve dikkat dağınıklığı gibi şikâyetler gelmeye başlar. Buradaki dikkat dağınıklığı doğuştan gelen “Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu” değil ergenlik dönemine özgü dikkatsizliktir.

22 Temmuz 2013

Neden Psikoterapi?



Psikoterapi, kişinin içsel yolculuğuna çıktığı bir süreçtir. Bu süreç kişiden kişiye, yaşanılan probleme göre farklılık gösterir. Terapinin belli doğru ve yanlışları olmamakla beraber, belli bir matematiği de vardır. Bu matematik ise danışan ve terapistin arasındaki ilişkiye dayanır. Bu ilişki diğer bütün ilişkilerden farklıdır; çünkü aradaki bağ ve yaklaşım şekilleri farklıdır. Psikoterapistin görevi de, bu yolculukta danışan kişiye yolunda yürürken ayna olmak,farkındalıklar diyarında onu cesaretlendirmek ve değiştirilmek istenilen duygu/düşünce ya da davranış yerine daha yapıcı ve işlevsel yeni duygu/düşünce/davranış formları kazandırmaktır.



12 Temmuz 2013

Okul Fobisi


Okula gitmede isteksizlik veya daha sonraki zamanlarda korkuya dönüşme durumu hem kız hem de erkek çocuklarında görülebilmektedir. Bu sebepledir ki anne baba ve öğretmenlerin kız ve erkek çocuklarının yaşa bağlı özellikleri hakkında bilgi sahibi olmaları gereklidir. Okula gitmek birçok çocuk için eğlence kaynağı iken kimi zaman kimi çocuklar içinse istenmeyen ve hoşnutsuzluk yaratan bir durum halini alabilmekte. Okula gitmede isteksizlik birçok çocuğun eğitim yaşantısı içinde yaşadığı olağan bir durumdur.
Fakat dikkat edilmesi gereken bu isteksizliğin ne kadar sürdüğü, çocuğun ne gibi tepkiler verdiğidir. Yani eğerki okula gitmede isteksizlik hali, çocuğun uzun süreli devamsızlığı veya okula gitmekten kaygı duyma ve hatta gitmeyi reddetme davranışı ile birlikte görülen fizyolojik belirtiler ( mide bulantısı, baş-karın ağrısı, v.b.) halini almaya başlamış ise o zaman isteksizlik olark değil okul fobisi olarak adlandırılacak bir sorundan söz edebiliriz.
Okula gitmek istememe davranışının görülmeye başlandığı anı, anne baba ve öğretmenlerin erken zamanda farketmeleri, bu isteksizliğin derecesinin ilerlememesi adına çok önemlidir. Aile ve öğretmenin psikososyal yardımı desteklemesi gereklidir. Ancak unutulmamalıdır ki bu korku ve kaygının altında birçok farklı neden bulunabilir. Okul korkusu anaokuluna ilk başlayan ya da okul değiştiren çocuklarda görülebildiği gibi yeni kardeş doğumu, ani bir travma gibi nedenlerle okula problemsiz olarak başlamış ve devam etmekte olan çocuklarda da görülebilir. 
Okul Korkusunun Olası Nedenleri:

7 Temmuz 2013

Çocukta Özgüven Geliştirmenin Yolları


ÖZGÜVEN NEDİR?
Özgüven kişinin psikolojik bağışıklık sisteminin en temel taşıdır. Yaş ve gelişim seviseyesine uygun ölçütlerde kazanılması kişinin sosyal ve bilişsel yaşantı ve performansını önemli ölçüde etkilemektedir.

Özgüven bireyin kendine olan güvenme duygusudur. Yapamamak ya da hata yapmak kaygısından çok ‘yapabilme’ ümidi taşıma durumudur.
Çocuk için anne ve babasının ona olan ilgi ve sevgisinin dokunsal, görsel ve işitsel olarak yansıtılması her alanda sağlıklı gelişim gösterebilmesi adına en önemli noktadır. Doğum itibari ile ilk yılları kapsayan bu dönemin sorunsuz atlatılması çocukta özgüven duygusunun sağlam temeller üzerine kurulması anlamına gelir. Çocuğu önemseyen, ona değer veren ilişki şekli

2 Temmuz 2013

Kardeş Kıskançlığı




Çocuklar anne ve babalarının ilgi, alaka ve sevgisini bir başkası ile paylaşmak istemezler. Kendi çocukluğunuzu düşündüğünüzde onlara hak vereceğinize eminim. Özellikle okul öncesi dönem çocukları bir kardeşin dünyaya geleceği haberini aldıklarında sahip oldukları ayrıcalığın tamamen ellerinden gideceği korkusuna kapılırlar. Tüm bu duygulanımlar dolayısı ile kardeş kıskançlığı kaçınılmazdır. Anne baba ve aile üyelerinin tutumları ilk çocuğun ruh halinin sağlıklı kalması için önem arz etmektedir. İlk çocuk kıskançlığa bağlı farklı davranımlar sergilemeye, akademik başarısızlık göstermeye, içe çekilmeye başlamıyorsa, bu gibi yaşantısını olumsuz şekilde etkileyecek tepkiler vermiyorsa, kıskançlık

28 Haziran 2013

Lousalık Hüznü ( Postpartum Blues ) nedir?



Yapılan araştırmalar Lousalık Hüznünü (Postpartum Blues), doğum yapmış annelerin % 50-70’inde görüldüğünü söyler. Doğum sonrası birkaç gün içinde başlayıp en fazla 10 gün sürer ve belirtiler kendiliğinden kaybolur. Normal sınırlarda olan üzüntü, karamsarlık, bunaltı, sinirlilik, ağlama, unutkanlık, dikkat dağınıklığı vardır. Yukarıda da gibi söylediğim gibi kendiliğinden düzelir ve tedaviye gerek kalmaz.
''Doğum sonrası depresyon'' da daha ağır bir tablo vardır . Annenin kendine veya bebeğe zarar verme düşüncesini taşıdığı bir durumdur. Bebeğe bakmak, şefkat gösterme ile ilgili problemler yaşar. Bunlara ilave olarak da depresyonun belirtilerinin birçoğunu taşır.'' Doğum sonrası hüznü'' ve ''doğum sonrası depresyonu'' birbirinden ayırt etmek gerekir. ''Doğum sonrası depresyon'' için mutlaka bir profesyonel yardım almak gerekirken, '' Lousalık Hüznü''nde böyle bir şeye gerek yoktur.


26 Haziran 2013

Doğum Sonrası Depresyon (Pospartum Depresyon) için Kimler Risk Altındadır?


Erken yaşta gebe kalan kadınlarda risk'in %30’larda olduğu,  geçmişte depresyon yaşamış kadınlarda ise risk'in %25'lere yükseldiği belirtilmektedir. Ayrıca yapılan çalışmalarda, daha önceki gebeliğinde ''doğum sonrası depresyon'' yaşayan kadınlarda, yeni doğumlarının ardında ''hüzün bulguları'' varsa, bu kadınlarda majör depresyon gelişme riski % 85’lere kadar çıktığı belirtilmiştir.

24 Haziran 2013

Doğum Sonrası (Pospartum) Depresyon Nedir?


PPD, doğumdan sonra ilk yıl içinde görülebilen duygu durum bozukluğudur. Kaygılı, takıntılı, umutsuz, çaresiz, endişeli ve yalnız hissetme gibi duygular yoğunluktadır. PPD  yaşayan annelerin bebekleri ile kurdukları ilişkide önemli derecede bozulmalar görülmektedir. Kendilerine ve bebeklerine zarar verme düşünceleri taşırlar. Genellikle bebek sahibi olmak, aileye yeni bir üyenin katılması mutluluk verir. Diğer taraftan anneyi strese sokarak zorlayıcı da olabilir.

17 Haziran 2013

BİLGİSAYAR/İNTERNET BAĞIMLILIĞI



Bilgisayar ve internet hayatımıza büyük kolaylıklar getirmiştir. Fakat hayatımıza kattığı kolaylıklar yanında zorluklar da eklemektedir. Bazı kişiler bilgisayar kullanımı ile ilgili olarak kötü alışkanlıklar geliştirebiliyorlar ve bu durum hayatlarında önemli problemlere sebep oluyor. Bu tür davranış şekilleri ve olumsuz sonuçları “bağlanma bozuklukları” adı verilen davranışlara çok benzediği için bilgisayar/internet bağımlılığı terimi kullanılmaktadır.

8 Haziran 2013

Çocukluk çağında Ölüm Kavramı

Çocuğu ile ‘ölüm’ hakkında konuşmakta güçlük çeken anne ve babalar; bilmelisiniz ki yalnız değilsiniz. Çoğu yetişkin özellikle de küçük yaş çocukları ile ‘ölüm’ ile ilgili konuşurken tereddüt yaşamakta. Fakat ‘ölüm’ karşı konulamaz bir gerçek ve bizler bir şekilde çocuklar için bu durum ile başa çıkmak ile yükümlüyüz. Eğer yardımcı olmak istiyorsanız, bu konunun konuşulmasında bir sakınca olmadığını onlara mutlaka hissettirmelisiniz. 

25 Mayıs 2013

Çocuğuma Söz Geçiremiyorum !


Anne ve babalar çocuklarının önce yürümelerini sonra konuşmalarını heyecanla beklerler. Bu gelişim aşamaları tamamlandıktan sonra ise sırada bu becerileri edinmiş, yani artık çevresini keşif için yeterli donanıma sahip ve dolayısıyla deneyip yanılarak, kırıp dökerek, düşüp kalkarak, etrafındakilerin sınırlarını zorlayarak, son sürat ‘öğrenme’ aşkı ile yanıp tutuşulan bir dönem vardır.

18 Mayıs 2013

Takıntı nedir, diğer düşüncelerimizden ne farkı vardır?


Takıntı, diğer adıyla obsesyon; içeriği genellikle olumsuz olan, kaygı uyandıran ve tekrarlayan biçimde zihni meşgul eden, kişiyi baskı altında bırakan düşüncelerdir. Genellikle gerçekçilikten uzaktır. Kişi bu düşünceleri değerlendirdiğinde genellikle kendisi de saçma bulur, ancak düşünmekten kendini alamaz. Genellikle içeriğinin çok saçma bulunacağını düşüdüğü için bir çok kişi obsesyonlarını paylaşmaz ve saklar. 

Obsesyonları diğer düşüncelerden ayıran şey; zihinden atılmasının zor olması, hatta yaşayan kişiye imkansız gelmesidir. Aynı zamanda takıntılı düşünce kişiye varlığı ile yoğun, dayanılması zor bir rahatsızlık verir. Düşünmemeye çalıştıkça zihni daha çok baskılar ve kontrol kaybı hissettirir.

9 Mayıs 2013

BOŞANMA VE ÇOCUK




Şüphesiz ‘boşanma’ hem eşler hem de çocuklar için başa gelebilecek en sarsıcı yaşam olaylarındandır.  Hiç kimse bitmesini planlayarak başlamaz ilişkilerine . Ancak  değişen yaşam koşulları beraberinde bireyin mutluluğunu ve bireysel özgürlüğü ön plana çıkarmakta.  Dolayısı ile kadınlar, erkekler ve beraberinde aile sistemi adına farklılıklar yaşanmakta. 

30 Nisan 2013

Çocuğum yemek yemiyor, ne yapmalıyım?





Çocukların erken yaşlar itibari ile anne ve babaları üzerinde güç ve otorite sahibi olduklarını keşfettikleri iki alan yemek ve tuvalet alışkanlıklarıdır. Anne ve babaların bu konular ile ilgili göstermekte oldukları hassasiyet ve belki kimi zaman agresif tutumlar, çocukların yemek yiyerek veya yemeyerek ilgi çekebileceklerini ya da ceza verebileceklerini düşünmelerine ve bu doğrultuda hareket etmelerine neden olur.

16 Nisan 2013

ERGENLERDE UTANGAÇLIK


Ergenlik donemini bir tur hamur olarak da dusunebiliriz; cunku artik yeni deneyimledigimiz yasantilari ve yeni ogrendigimiz bilgileri, gecmiste deneyimledigimiz yasantilarla ve bilgilerle yorumlayip kendimizi kesfetmeye baslariz. Bilindigi uzere bu donemde ergen bireylerde pek cok fiziksel, zihinsel ve duygusal degisiklikler yasanmaktadir. Gorunur degisikliklere ek olarak, bazi ergen bireylerde utangaclik ve buna bagli olarak sosyal ortamlardan kaçınma, kendini ifade edememe gibi kacinma davranislari da gozlemlenebilir.

4 Nisan 2013

Bilişsel Davranışçı Terapide Teknikler Eğitimi



Bilişsel Davranışçı Terapide Teknikler

·       Bilişsel Teknikler
·       Otomatik Düşünceyi Belirlemek
·       Otomatik Düşünceyi Ele Almanın 10 Yolu

EĞİTİM BİLGİLERİ

Eğitim Başlangıç Tarihi:  25 Mayıs Cumartesi
Saat: 13:00-16:00


EĞİTİMCİ
Yrd. Doç. Dr. Ceren Acartürk

EĞİTİM YERİ
Hedef Psikolojik Danışmanlık Ve Eğitim Merkezi
Levent mah. Güllü Sok. No.23 İçlevent
34330 Beşiktaş-İstanbul
KAYIT BİLGİLERİ
Son Başvuru: 24 Mayıs Cuma
Ücret: 175 TL KDV Dahil
Kayıt için: Yazgülü KÜRTÜR(info@hedefpsikoloji.com)
İrtibat Telefonu :0 212 283 60 70-0 530 962 10 40   www.hedefpsikoloji.com


Yrd. Doç. Dr. Ceren ACARTÜRK
2001 yılı Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü mezunu olan Acartürk, Orta Doğu Teknik Üniversitesi`nde 2004 yılında klinik psikoloji dalında yüksek lisans derecesini tamamlamıştır. Alan stajlarını Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi ve Ankara Üniversitesi Psikiyatri Bölümünde tamamlayarak Marmara depreminin ardından 2001-2004 yılları arasında Kocaeli Üniversitesi Psikiyatri Bölümü`ne bağlı İzmit Rehabilitasyon Merkezi'nde (İREM) gönüllü psikolog olarak travma üzerine çalıştı. Acartürk, 2004 yılında Doğuş Üniversitesi Psikoloji Bölümünde asistan olarak görev yaptı. Klinik Psikoloji doktora derecesini, 2009 yılında Amsterdam Vrije Üniversitesi`nden alan Ceren Acartürk'ün doktora uzmanlığı sosyal fobinin bilişsel-davranışçı yöntemlerle terapisi üzerine olmuştur. Uluslararası hakemli dergilerde bilimsel yayınları bulunan ve 2009-2010 yıllarında Amsterdam Üniversitesi tarafından yürütülen HELIUS (Healthy Life in Urban Settings) projesinin ruh sağlığı bölümünü yürüten Acartürk, aynı üniversitede doktora sonrası araştırmacı olarak, göçmenlik, akültürasyon ve ruh sağlığı üzerine çalışmalar yaptı. Halihazırda sürdürmekte olduğu çalışmada Amsterdam'daki Türk göçmenlerin ve Türkiyedeki depresyon ve panik atak hastalarının semptomlar açısından karşılaştırmasını yapmakta olan Acartürk 2006-2012 yılları arasında Utrecht ve Amsterdam'da, çeşitli kliniklerde yetişkinlere İngilizce ve Türkçe bireysel ve grup terapileri sunmaktadır. Çalışmalarında Davranışçı Bilişsel Terapi ve EMDR Terapisi tekniklerini kullanmaktadır. Çalıştığı alanlar ağırlıklı olarak depresyon, sosyal fobi, panik atak, obsesif-kompulsif bozukluk ve psikolojik travma üzerine olan Ceren Acartürk halihazırda Şehir Üniversitesi Psikoloji Bölümünde yardımcı doçent olarak ders vermektedir.